2 Kasım 2010 Salı

Hasat Çemberleri


Oluşumları ile ilgili birçok teori olmasına rağmen, hiçbiri nasıl yapıldıklarını tatmin edici bir şekilde, tamimiyle açıklayamamış durumda. Fakat belki de en ikna edici kanıt, hasat çemberlerinin içinde ve çevresinde küçük beyaz parlak ışıkları gösteren film kaydı oldu. Bu ışıkların birçoğu gündüz vakti film kaydına geçirilmiş durumda ve nesnelerin bir amaç ve zeka ile hareket ettikleri görülüyor, bu ipucu ışık topları ile hasat çemberlerinin oluşumunu açıklayabilecek bir olası bağlantı sağlayabilir mi?

2001 senesinde Hollanda da yaşanan bir Hasat Çemberi hadisesi :

8 Ağustos 2001 günü Broeke ailesinin evine geldim ve Onların Güney Hollasnda daki evlerinde iki hafta sürecek bir araştırmaya başladık. Benimle beraber U.S. Parapsychological Services İnstitute İnc. Den Parapsychologist Dr: William Roll ve onun maiyetinde çalışan psıkokinesist asistanları. Yapacağımız araştırmada bu meydana gelen Hasat tarlaları çemberlerinin oluşumunda insan ruhu veya bilinç altının bir poltergeist ( eşyaların birden ortaya çıkması veya hayalet olaylarındaki gibi )materyalizasyonun daki gibi bir rolü olup olmadığı belirlemekti. Bunun içinde gerek evdeki odalarda her hangi bir şekilde elektromanyetik veya geomanyetik yayınların varlıığnı incelemek ve bunu yanında da Evin sahibi Robbert Broeke’nin bu çemberler oluşmadan nasıl ve neden bir önsezi ile olacaklarını hissettiğinin sebebi bulmak. Orada ki ilk on günümde geceleri bisikletle ve elimizde gece çekim yapabilen video kamerayla beraber daha evvelce Çemberlerin oluştuğu tarlaları gezdik bu arada o tarlalara komşu fakat herhangi bir olayın gerçekleşmemiş tarlaları göz hapsinde tutarak oluşumun anını yakalamaya çalıştık.

Senelerden beri bu tip olayların resimlerini çeken Dr. William bu resimlerde o çemberlerin etrafında ve aralarında çıplak gözle görülmeyen ancak özel filtreler ve kırmızı ötesi ışık altında görülebilen ışıklı ve hareket halinde cisimler görmüştü. Hatta bu resimler o çemberlerin oluşmasında aylar hatta seneler sonra bile çekilse o ışıklı hareketli ver hareketsiz cisimler görünmekteydi.

İşin en gizemli tarafı bu işle uzun zamandan beri uğraşan Dr. William son zamanlarda bu hareketli ışıkları ve onun yanında çok daha net olarak bazı diğer nesneleri artık resimde değil fakat çıplak gözle de görür hal gelmiş olmasıydı. Bende onuncu günün sonunda onun kadar net olmasa bile çıplak gözle ve gündüz tarlalardaki çemberleri seyrederken onların arasında hareket eden cisimcikler seçmeğe başladım. Bu nesneleri çıplak gözle gördükten hemen sonra o istikamete kamerayı doğrultup video veya resim çektiğim zamanlar aynı nesneler resimde de var oluyorlardı.

Ağustosun 20 yi 21e bağlayan gecesi civarda gezmeye çıkmamaya karar verdim. Evde Bay ve Bayan Broeke vardı onlar birinci kattaki yatak odalarına çekilmişlerdi saat 23.30 Bay Robbert’in genç kız kardeşi Madelon ikinci katta evin arka tarafındaki banyoya gitti. Alt kattaki Mutfakta sadece ben ve Robbert kalmıştık. Mutfağın penceresi açık olarak arkadaki 25 metre derinliğindeki bahçeye bakıyordu. Bahçenin sonunda bir demir parmaklıkla ayrılan ve iki metre genişliğinde bir patika ya açılıyor ve bu patike çiftliği çevreleyen duvarın kenarından arka tarafta bulunan tarlalara doğru gidiyordu.

Gece saat : Robbert le bu hasat çemberlerinin nasıl ve neden oluştuğunu ve ne olduklarının münakaşasını yapıyorduk. Bu konuşmalarımız saatler sürmüştü. Robbert le onun evine daha öncede yaptığım ziyaretleri ve Bay ve Bayan Broeke’nin evinde yaptığım araştırmaları gözden geçirip tartışıyorduk. İkimiz beş senedir süren araştırmalarım da yaptığımız buluşları hatırlıyorduk ve ikimizin ne not ettiği bu araştırmalar başladığından beri hasat çemberleri olayları da gittikçe daha sıklıkta artığı idi. Artık bu neticesine varamadığımız araştırmalar beni iyice yormağa başlamışlardı. Daha etkili ve müspet bir olay istiyordum neticeye varabilmek için. Bu düşünceler içinde yattım. Robbert’in eski yatak odasında yatıyordum. Bu oda evin arka tarafında ki bahçe ve onun gerisindeki arazilerin büyük bir bölümüne çok açık bir görüşü vardı. Hafiften uyuklamaya başlıyordum ve Robbert hala aşağı kattaki mutfakta oturuyordu.

Bir ara gözlerimi açıp saate baktım saat 03.05 di. Bu anda bahçeden sığırların bağırtı sesleri gelmeye başladı. Evet fazla uzak olmayan bir yerde ineklerin sesleri geliyordu. Birden zihnimde bir şimşek çaktı ve uzun gecelerde köylülerle yaptığımız konuşmalarda sık sık onların “ tuhaf bir şey olacağı gecelerde sığırların tarlalarda uzun uzun bağırma seslerini duyardık . Ertesi gün baktığımız dada oralarda bir yerde bir hasat çemberi çizilmiş olurdu “ Hemen ayağa kalkıp pencereden dışarıya bakmaya gittim. İçimde hem bir heyecan hem de bir korku vardı. Pencereye yaklaşınca odamın içini dışardan gelen kuvvetli bir ışık kapladı. Bu ışık bir süzme şeklinde sanki bir projektörden çıkmış gibi içerisini aydınlatıyordu. Başımı pencereye yaklaştırıp korku içinde dışarıya baktığımda evin arkasındaki tarlada gökten bir yerden bir ışık huzmesi 5arlanın ortasını aydınlatıyordu. Bu karanlıkların içinde nereden geldiği yani çıkış noktası beli değildi.

Sanki görünmez bir başlangıç noktasında birisi bir projektör tutuyor ve ışık oradan çıkıp tarlanın ortasına iniyordu. İndiği yerin yakınlığı veya uzaklığı odamın penceresinden tam olarak anlaşılmıyordu. Birden etraf zifiri karanlık oldu gözlerim kamaştığından bir şey görmedim. Ama ancak birkaç saniye sonra tekrar tüp haindeki ışık huzmesi birincinin biraz solunda yandı ve gene tarlayı taradı. Buda birkaç saniye sürdü sonra tekrar ışık söndü ve birkaç saniye sonra üçüncü ve son defa tekrar ışık yandı bu sefer birinci ışığın geldiği yerin sağındaydı. Bu ışıkların yanıp sönmeleri anında etrafta hiçbir ses duyulmuyordu komşuların sığırlarında da bir ses gelmiyordu ayrıca herhangi özel bir koku da yayılmamıştı. Sığırların ilk bağırtılarını da dahil edersek bütün bu hadise 8 – 10 dakika kadar sürmüştü. Benim gördüğüm şıkların yanıp sönme hadisesi ise 5- 6 saniye kadar süregelmişti.

Bu hadiseler olurken ben bir taraftan da bağırarak Robbert e sesleniyordum oda Mutfağın penceresinde aynı hadiseye şahit olduğundan bütün hızıyla mutfaktan fırlamış bana doğru haber vermeğe koşmaktaydı. Buluştuğumuzda oda gördüklerini anlattı o mutfaktan ışığın avin arkasındaki fasulye tarlasının neresine isabet ettiğini tam olarak görememiş buna karşılık ışığın çıktığı gökyüzünün ve bütün civarın gündüz gibi aydınlanmış olduğunu müşahede etmişti. Robbert ayrıca ışık huzmelerinin içinde bir diğer şeyin spiral gibi hareket ettiğini ve yere temas ettiği kısımları çok çabuk ve ince hareketlerle taradığını fark ettiğini belirti. Bende buna benzer bir şey sezmiştim. Sanki ışığın içinde ayrıca bir kısım müstakil olarak ve yukarıdan aşağı bir vida ucu gibi spiral hareketlerle toprağı işliyor gibiydi. Bu arada komşunun köpeğinin de bu ışığa doğru havlayarak koştuğunu gördüğünü söyledi.

Bizim bağırışlarımız üzerine Bay ve Bayan Broeke de koşarak geldiler ve hepimiz arka bahçeye bakan balkona doğru koşarak gittik. Dışarıda arka bahçenin arkasındaki fasulye ekili olan bahçede sanki bir ışık dolaşıyormuş gibi aydınlık bir huzme hareket halindeydi ve komşunun köpeği tarlanın girişinde oraya bakarak çok sinirli ve ürkek bir halde havlıyordu. Roberts’le ben hemen toparlanıp alt katta doğru koşup yemek odasını arka bahçeye aşılan kapısına doğru koştuk kapıda biran durakladıktan sonra ikimizde aynı anda bahçeye çıkıp arka tarlaya doğru yöneldik. Tarlanın girişinde durup ortaya doğru baktığımızda kenardan tahminen 15 ft. ( 4.57 metre) içerde yerde gayet mükemmel çizilmiş bir Crops Circle ( Hasat çemberi ) duruyordu. Fasulye ekinleri arasında pırıl pırıl parlamaktaydı. Ben bunun daha önce gördüğümüz ışık tüplerinin işi olduğunu düşündüm. Onların sayesinde Fasulye bitkileri beli şablona göre yere yatırılmış ve şekil ortaya çıkmıştı.

Ertesi gün yaptığımız inceleme neticesinde çember aslında Elips şeklindeydi ve uzun kısmı 35 ft. ( 10.66 metre) kısa tarafı ise 20 ft ( 6.09 metre ) boyundaydı. Hasat Çemberi içindeki fasulyeler ağır bir şeyle ezilmiş ve yere yatmış duruyorlardı, çember Elips şeklindeydi fakat en dikkati çeken taraf bütün hatları ve kenarları o kadar muntazam çizilmişti ki şekli bozabilecek bir hata bile yoktu. Gözümüzün Önünde bu kadar kısa bir zaman içinde (6 – 10 dakika ) bütün olayın başlayıp bitmesi . İlk defa sığırların böğürmesiyle başlayan fakat fiilen şeklin meydana gelmesini sağladığını tahmin ettiğimiz ışık huzmesinin üç kere göğün karanlıklarının içinden ortaya çıkıp fasulye tarlası üzerinde beli hareketler yapıp kaybolması her defasında iki saniye kadar sürmüştü. Bu zamanda eni 11 ve boyu 6 metre asıl yuvarlak kısmı ise 4.50 metre olan bir şekli uzaktan nasıl bir kuvvet çizebilmişti. İşin ilginç yanı da bu tarlanın dört bir tarafı çitle çevrilmiş olması ve tek girişte evin arkasındaki bahçenin sonunda eni 2. metre olan bir kapı idi. Buda bu sahaya herhangi bir motorize alettin sokulmadığını gösteriyordu. Zaten Hayvan böğürtüsü ve köpeğin havlamasından başka hiçbir ses duymamıştık.

Tarlada elektromanyetik ölçen aletler yaptığımız incelemede hiçbir şey bulamadık. Pusulada hiçbir şaşma yoktu işin tuhafı tarlanın geri kalanında ki fasulyelerin hiç biri ezilmemiş veya şekil değiştirmemişti. Sanki o gökten indiğini gördüğümüz ışık başka hiçbir yerle temas etmeden şeklin olduğu yerde ki fasulyeleri yere yatırıp son derece düzgün bir şekilde o şekli çizmişti. Şekildeki iç çizgiler ve kenarları meydana getiren çevre çizgileri son derece muntazam ve kalınlıkları her yerde tam 20 cm dir. 20 Cm kalınlığında gayet muntazam çizgiler halinde aralarla yatırılan fasulyeler. Ancak şunu da kayıt etmek gerekir ki bu muameleye tabi tutulan Fasulyelerde yapılan incelemede hiçbir yabancı veya zararlı bir değişime uğramadıkları tespit edilmişler ve çiğ veya pişmiş olarak yendiklerinde insana zararlı bir durum veya tadında bir değişim tespit edilememiştir. Ancak bütün bu olaylar esnasında bizi en çok şaşırtan durum tarlanın sabah karşı Flaşla resimlerini çektiğimiz de filmlerin banyo edilmesi neticesinde ve video çekimlerinde ortaya çıkan ne olduğu anlaşılmayan fakat çizilen çemberin içinde ve etrafında hareket halinde tespit ettiğimiz şeylerin varlığıydı. Bu ışık toplarına benzeyen ve hiçbir ses çıkarmadan ya beli bir yerde duran veya havada sanki askıda imiş gibi ve süzüle süzüle yavaşça hareket eden ışıkların ne olduğu anlaşılamamıştır. Bu ışıkların varlığı devamlı çekimler sonunda tarlada 24 saat kadar kaldıktan sonra yavaş yavaş ışıkları hafifleyerek yok olmuşlardır. Bunlar bazen yan yana bir araya gelmekte idiler bazen ise bir birinden ayrılarak Çemberin içinde gezinmekteydiler. Bir fincandan 4 – 5 kere daha büyük çapta ve yuvarlak idiler. Hata bazen bir çoğu bir araya gelip bir salkım halini alıyorlar bazen ise ikişer ikişer geziyorlardı. Bazıları da sanki Transparan gibi arkalarında diğerinin ışığı görülüyordu.


Bizim boyumuzun az üzerinde bir irtifada süzülüyorlar bazen bize bir metre kadar yaklaşıp sanki bizi inceliyorlarmış gibi karşımızda durup bekliyorlar beli bir müddet sonra hiçbir şey olmamış gibi uzaklaşıyorlardı. Biz onlara yaklaşmaya kalkınca ise son derece bilinçli bir şekilde bizle aralarında ki mesafeyi sabit tutarak yavaşça uzaklaşıyorlardı. Bizden hiç ürkmüş gibi bir halleri yoktu sanki iki tanıdık karşılıklı olarak birbirimizle konuşuyormuş gibi yavaş ve sakin hareketler içinde idiler. Acaba bize bir şey mi anlatmaya çalışıyorlar diye aklıma gelmedi değil.

Bu arada yapılan incelemelerde bu ışıklardan bir enerji yayıldığı tespit edilmiştir. Bu enerji insan vücudundan yayılan ve kırmızı ötesi diye adlandırılan hatta Kirlian fotoğraflarında insan vücut veya uzuvlarının ve diğer canlı bitkilerden fışkıran aura enerjisiyle aynılık göstermekte ve aynı spektrumdaydı. Acaba bu ışıklar canlı varlıklar mıydı ?

Telepati


İnsanda var olduğu kabul edilip de bilimsel olarak açıklanamayan güçlerin başında telepati gelir. Karşısındaki insanın kafasının içinden geçenleri bilenler. Ve uzakta olan bir yakınının veya Tanıdığının başına gelen felaketi anında sezme melekesi.Telepati ile ilgili ilginç olaylardan bazılarını aşağıda sıralayalım.

Joseph evde yalnız olarak uyukluyordu birden bir rüya gördü kardeşi Smith aydınlık bir yerde merdivenden yukarı çıkıyordu ancak yarı yolda ayağı kaydı ve fena halde düştü. Joseph korkuyla uyandı ve kardeşini merak etmeğe başladı. Biraz sonra kapı çalındı açtığında kapıda iki kişinin kolunda ayağı sarılı kardeşi duruyordu bir davet de merdivenden çıkarken ayağı burkulmuş ve yaralanmıştı. Telepati ile ilgili kitaplarda bu iki kardeşin arasında geçen gibi binlerce olay vardır.

Telepati araştırmaların öncüsü William Barett dir. Yapılan gayet ciddi ve bilimsel deneyler sonunda Telepatinin gerçek olduğuna karar verildi. Prof. Oliver Lodge da bu sahada bir çok araştırmada bulundu ve çok başarılı sonuçlar elde etti. Bu deneylerde iki deneği bir odanın iki köşesine birbirlerini görmeyecekleri şekilde oturtuyorlar ve ellerine beşer tane değişik iskambil kağıdı veriyorlar. Denekler sırasıyla o iskambil kağıdını karşısındakine göstermeden sadece kendi bakarak ve yoğun olarak kağıtta gördüğü figürü düşünüyordu. Öbüründen de onun ne düşündüğünü tahmin edip Önündeki kağıda çizmesi isteniyordu. Sonuçta deneylere katılan insanların bir kısmından hayret edilecek neticeler elde ediliyordu. Denekler ilk zamanlar aynı odada oturuyorlardı. Sonra odaları ayırdılar daha sonra ise mesafeyi artırıp şehrin ayrı köşeleri en sonunda başka uzak şehirler seçildi. Hepsinde de bazı insanların çok büyük bir nispette ve şansa yer vermeyecek derecede doğru tahmin ettikleri sonuçlar ortaya kondu.

İngiliz Dr. Rhine telepati konusuna bilimsel bir dayanak kazandırmak istedi . Telepati çalışmalarını laboratuar 0rtamına soktu ve çok ciddi önlemler altında yapılmasını sağladı.

Zener Kartları


Telepatiyi kolaylaştırmak ve bir disiplin altına almak için Zener Kartları adlı özel bir sistem geliştirdi. Zener kartları Telepati deneyleri için özel hazırlanmıştı. İskambil kartlarına benziyorlardı her kartın üzerinde ayrı bir şekil ve numara vardı. Deneyler sonunda beyinden beyne haberleşmenin gerçek olduğu kabul edildi.

Telepati bütün dünyaya yayıldı ve bu arada her memlekete başkasının düşüncelerini okuyabilen insanlar ortaya çıktı ve yapılan deneylerle bunu ispat etiler. Bu arada 1950 senelerinde bir haber ortaya yayıldı Amerikan ve Rus askeri teşkilatları telepati ile yakından ilgilenmeğe başlamışlardı hatta Amerikan Nautilus deniz altısı kutupların altından yaptığı deneysel gezisinde denizaltının içinde bulunan bir medyumla Amerika da merkezdeki bir subay arasında devamlı telepatik mesajlar alınıp verilmekteydi. Böylelikle deniz dibinde telsiz konuşmalarının yapılamaması veyahut konuşmaların başkası tarafından duyulabilmesi tehlikesi de ortadan kalkıyordu. Bu arada Rusya da bu alanda bir çok araştırma yaptı ancak bunların neticesi titizlikle saklandı bugün bile bilinmemektedir.

Şimdi bilim adamları Telepatiye günlük yaşamımızda kullanabileceğimiz yeni imkanlar arıyorlar. Bunun bir örneği epeydir Polis teşkilatında kullanılan cinayetlerin “duru görü” özeliği Olan şahısların yardımıyla bulunmasıdır. Bu sebeple Avrupa ve Amerika polis teşkilatlarının çoğunda böyle özelikleri olan medyumlar çalıştırılmaktadır.

Yapılan araştırmalarda en fazla telepatiye yatkın insanların ikiz kardeşler olduğu ortaya çıkmıştır. Bunların en meşhurları da Amerikalı Laura ve Daphne Smith kardeşlerdir. Yapılan deneylerde bir birlerinin fikirlerini okuyabilme doğruluk oranları % 85 e kadar çıkmıştır. % 40 tan sonrası büyük bir nispet olarak kabul edilmektedir

1 Kasım 2010 Pazartesi

Kendiliğinden Yanan İnsanlar

Dünyadaki en büyük esrarlardan bir tanesi de hiçbir sebep yokken yanıp kül Olan insanlar. Evet bu size çok tuhaf gelebilir ancak yüzyıllardan beri hiçbir sebep yokken durduğu yerde yanıp ölen insan vakaları oluşmakta ve bunun nedeni de bugüne kadar çözülemeyen bir esrardır. İşin en anlaşılmaz tarafı da insanın yanıp kemiklerinin bile kül haline geldiği bir ortamda etrafta bulunan eşyaların hatta bazı vakalarda yananın üzerindeki elbiselerin bile hiçbir hasar görmediğidir. Tıbben bir insanın yanabilmesi bilhassa kemiklerinin kül haline gelebilmesi için çok yüksek bir ısı ( 1500 derece santigrad) Birde bu ısının uzun bir zaman devam etmesi gerekir ( en az iki saat) . Avrupada ve Amerika da son zamanlarda ölen insanlar gömülmeyip (Crématoire) denen yüksek ısılı elektrik fırınlarında yakılıp külleri küçük bir vazoya konup saklanmaktadır. Bu fırınlarda bile ısı 2000 dereceye yaklaşmakta ve tam kül olması üç – dört saat sürmektedir.

1731 senesinde akşam yatağına yattan ve uykuya dalan bir kadın ertesi günü sabah odasına kendisini uyandırmaya gelen hizmetçisi tarafından feci bir şekilde yanarak bir kül yığını gelmiş olarak bulunmuştur. Odanın her yeri is ve kurum içindeydi ve küller her tarafa uçuşmaktaydı. Fakat yatağından 1.5 metre ötede yanan kadın kül yığını haline geldiği halde ne yatağı ve çarşafları nede odanın mobilyaları hasar görmemişti. Yetkililer çok ayrıntılı bir araştırma yapmışlar fakat yanmanın sebebini bulamamışlardır. Zira odada yangın çıkması için sebep yoktu ne ateş vardı nede ateş çıkaracak bir şey. Odada ki eşyalar hatta yatak çarşafları bile hiç yanıksız duruyorlardı.
Bu sonradan kayıt altına alınmış “ kendinden yanma” olayları arasında ilk örneklerden biri kabul edildi.
Yukarıdaki olayların benzerine daha yüzlerce misal verebiliriz. Biz burada bu hususta yapılmış araştırma ve incelemeleri ele alıp neticeleri üzerinde tartışacağız.

Kendiliğinden yanma olayları üç safhada oluyor.:
1- Çok kısa bir zaman içinde gerçekleşiyor, yananın ne yardım isteyecek nede ne olduğunu anlayacak zamanı oluyor.
2- Olaylar çok büyük nispete ölümle neticeleniyor ve bu sebepten kurbanların ne olduğunu anlatma imkanı olmuyor.
Üçüncü çok ilginç durum : Böyle bir yanma olayı ya yanan yapayalnızken oluyor veya birkaç kişi iseler o zaman hepsi birden yanıp ölüyorlar. Yani hadiseye canlı şahit bulunmuyor.

1885 gecesinde Amerika da bir karı koca ve yanların da çalışan işçileri yılbaşını kutlamak için mutfakta oturup içki içiyorlar, daha sonra işçi üst kattaki odasına yatmağa çıkıyor. Ertesi sabah aşağı inen işçi mutfağa girdiğinde etrafın ince bir yağ tabakası ile kaplı olduğunu ve acı bir koku hissediyor., Evin beyi yerde yatıyordu ve ölmüştü hemen yandaki evde oturan çocuklarına haber vermeğe gitti ve oğlunla geri dönüp araştırınca mutfak masasının yanında döşemede bir yanık delik vardı döşeme yanmıştı ve aşağıya bakınca evin hanımının yerde yanık kemikler yanık kafatası ve küllerini gördüler. Bu kez kurban ikiye çıkmıştı. Yapılan araştırma sonunda hadisenin nasıl oluştuğu hakkında bir karara varamadılar.

Araştırmalarda dikkati çeken bir hususu ta olayın kurbanlarının genel de ses seda çıkarmadan ve kurtulmaya çalışmaksızın yanmalarıydı. Yanma olayının bilinmeyen bir psikolojik yanı olabilir. Düşkünler yurdundaki bir olayda yurtta kalanlar iç içe bölmelerle ayrılmış yerde yattıkları halde sabahleyin yanmış halde bulunan komşularının geceleyin hiçbir hareket veya ses çıkarmadığını hem yurt sakinleri hem de gece nöbet de olan hemşireler söylemişlerdir.

Kendiliğinden yanma ile pek çok olay incelenmek için beklemektedir.Acaba insanın içinde vücudunun ısısını ayarlayabilecek bir mekanizma mı var ve kendiliğinden yananlar bilmeden bu mekanizmayı mı harekete geçiriyorlar. Son zamanlarda olan bir yanma olayı herkesin gözü önünde cereyan etmiştir. İngiltere de nişanlısı ile dans ettikten sonra pisten ayrılan genç kız üzerindeki elbiselerin altından vücudu aniden tutuşmuştur. Yüzlerce kişinin gözü önünde bir alev yığını haline gelmiş alevler güçlükle söndürülmüş fakat geç kalınmış ve bir kül yığını haline gelen genç kız ölmüştür. Dikkat edilecek bir diğer hususta bu kendinden yananlar vakalarında beden içerden dışarıya doğru yani bir iç ısı ve ateşle yanmasıdır. Halbuki normal olarak yanma hadisesi dıştan içe olur.


Bugüne kadar ileri sürülmüş bir çok teori arasında iki tanesi üzerinde Durulmağa değer görülmektedir.
Araştırmacı Livingstone Georkart kendiliğinden yanma olaylarının büyük Kısmının yeryüzündeki manyetiğin değişmeleri en fazla olduğu anlara rastladığını keşif Etmiştir. Atmosferin dışında elektrik yüklü parçacıklardan oluşan iyon tabakası bulunur.
İyon tabakasının dışında da yine bir elektrik alanı olan magnetosfer vardır bu iki alan Arasındaki etkileşim dünyaya tesir eden bir elektromanyetik güç etkisi sağlar. Uzayda meydana gelen bu değişimler dünyanın belli yerlerindeki enerji yüklü yoğun elektrik Alanları oluşturur ve yıldırım nasıl bazı insanların üzerine düştüğü gibi bu yoğun elektrik alanları da bazı insanların etkisi altına alıp yakabilir denmektedir.
Diğer teori ise bugün evlerde kullanılan “ microwave” mikro dalga fırınları çalıştıran prensiptir. Bilindiği gibi Mikro dalga içine konulan besin maddesi İçindeki molekülleri bir birine çarptırılması neticesi ortaya çıkan enerji sayesinden içten pişer ve onu içinde bulunduğu kap ise ısınmaz bile.
Buna göre tabiata bulunan bu mikro dalgaların çok karışık bazı sebeplerden ve bazı insanlardaki özellik veya o andaki durumları yüzünden yaratıkları “entıty” varlık tan dolayı Mikro fırın gibi işleyerek insanın içinde meydana gelen ve bir anda çok yüksek derecelere varan ısı ya erişip o hale geldiklerini fakat aynı anda etraflarındaki diğer eşya ve şeylere zarar vermedikleri düşünülüyor.