Kitaplar

The Secret
Çağlar boyu nesilden nesile geçerken, bir çok insan ona göz dikti, onu gizledi, kaybetti, çaldı, büyük paralar karşılığı satın alanlar oldu. Tarihteki en önemli insanların bazıları yüzyıllar kadar eski olan 'Sır'ra vakıf olmuşlardı. Eflatun, Galileo, Beethoven, Edison, Carnegie, Einstein ve diğer mucitler, bilim adamları ile büyük düşünürler 'Sır'rı biliyorlardı; ve şimdi 'Sır' dünyaya açıklanıyor.

'Sır'rı öğrendiğinizde, istediğiniz her şeyi elde etmeyi, yapmayı, ya da istediğiniz her şey olmayı da öğrenmiş olacak; asıl kimliğinizi bulacak ve hayatta sizi bekleyen gerçek ihtişamın ne olduğunu göreceksiniz.
Sizce dünya nüfusunun sadece %1'lik bir kısmını oluşturan bir kesimin tüm maddi gelirin %96'sına sahip olması bir tesadüf mü?
Olağanüstü bir servete sahip olmak ister misiniz?

Muhteşem bir malikanede yaşamak ister misiniz

Ömrünüz boyunca hiç sıkıntıya düşmeden bolluk, bereket içinde yaşamak ister misiniz?

Ruh eşinizi bulmak ya da huzurlu, mutlu bir evlilik yaşamak ister misiniz?

Peki kendinize sorun. Gerçekten ne, ama ne istersiniz?

Amaçlarınıza ulaşmak için bu kitabı kullanmaya başlayabilirsiniz. Yaşamınızdaki herhangi bir şey için bir cevap, bir rehber arıyorsanız, sorunuzu sorun, cevap alacağınıza inanın ve bu kitabı rastgele açın. Açılan sayfada aradığınız cevabı ve tavsiyeyi bulacaksınız.
'Sır tüm olmuşların, olanların ve olacakların cevabıdır.'
(Ralph Waldo Emerson-Filozof)
---------------------------------------------------------------------------------
The Meta Secret 
Tüm sırların ötesindeki bir sırla alakalı bir kitap: Çekim Yasası'nı da kapsayan Evrensel Yasaları derinlemesine irdeliyor. Gerçek olaylara dayanan bu bilgelik kitabı dünya çapında tanınmış uzmanların kaleminden dökülen öğretilerle dolu. Her zaman hayalini kurduğunuz zenginlik, aşk ve mutluluğa ulaşmanıza yardımcı olacak tüm teknikleri THE META SECRET'ta bulacaksınız.
Meta Sır öğretmenleri Evrenin gizemli işleyişini tartışmak üzere buradalar. THE META SECRET onlardan size bir ARMAĞAN... Çekim Yasası'nın ötesinde çok az bilinen eski sırları çözmede bir ANAHTAR...
---------------------------------------------------------------------------------
Kayıp Sembol
Dan Brown; Da Vinci Şifresi, Melekler ve Şeytanlar'dan sonra Kayıp Sembol'de insanlığın yüzyıllardır beklediği bir gerçeğin peşinde... Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binası'nda konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur.
Kongre Binası'na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir.
Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanması gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...
---------------------------------------------------------------------------------
Tanrılar Okulu
Gerçekleştirecek düşü olanlar için
Bir Varoluş Okulu, bir üniversite kuracaksın...
Bu Okulda 'düş'ün var olan en gerçek şey olduğu... insanın gerçek diye nitelediği şeyin, kendi düşünün yansımasından başka bir şey olmadığı öğretilecek. Bir sorumluluk Okulu kuracaksın eylem filozofları için mutluluğun ekonomi anlamına geldiğini ve zenginliğin, refahın, güzelliğin her insanın doğuştan hakkı olduğunu öğreten bir Okul...
Sonsuzluğa uzanan bir Okul kuracaksın, nefesim nefesi olacak, adımlarımdan yol bulacak, bir Tanrılar Okulu...
Dört koldan engellendiğini göreceksin hiçbir saldırı seni korkutmasın ve bil ki, aslında her zorluk ve düşman gerçekte sana senin en yakın müttefikin olduğunu, bu okulun yeri doldurulamaz, tek ve bütün parçası olduğunu gösterecektir.
---------------------------------------------------------------------------------
Ferrari'sini Satan Bilge
Kalabalık mahkeme salonunun tam ortasında çökmüş haldeydi. O; büyük düşleri olan, zeki, yakışıklı, korkusuz ve ülkenin en seçkin dava avukatıydı. Onu 17 yıldır tanıyordum.Julian'ın şok edici mahkeme gösterileri sürekli gazetelerin ön sayfalarında yer alıyordu.Çoğu kimsenin sadece düşleyebileceği her şeyi elde etmişti: Yıldızlara varan mesleki şöhret, milyonlarca dolarlık banka hesapları, en pahalı semtte olağanüstü bir malikane, özel bir jet, tropikal bir ada ve orada yazlık bir ev ve de çok değer verdiği varlığı-evinin özel yolunun ortasına parkettiği kırmızı bir ferrari.
Şimdi ise Büyük Julian kalp krizi geçirmiş, çaresiz bir bebek gibi yerde kıvranıyor ve deli gibi sarsılıyordu. Bütün bunlar üç seneden fazla bir zaman önce yaşanmıştı.Son duyduğum Julian'ın Hindistan'a gittiği idi.Ortaklardan birine hayatını sadeleştirmek istediğini, bazı yanıtlara ihtiyacı olduğunu ve onları bu mistik ülkede bulmayı amaçladığını söylemişti.İşine son vermiş, malikanesini, adasını ve jetini elden çıkarmıştı.Hatta Ferrari'sini bile satmıştı.
Birgün ofisimin kapısı yavaşça açıldı.Kapının ardında canlılık ve enerji yayan, genç ve iyi görünüşünden fazla neredeyse kutsal diyebileceğim bir huzura sahip, gülümseyen bir adam kapıda göründü. 'İşimi elimden almaya niyetli hızlı bir avukat herhalde'diye düşündüm. Genç adam sevdiği bir öğrencisini izleyen Buda gibi gülümseyerek bana bakmayı sürdürdü.Dayanılmaz sessizlikle geçen uzun bir aradan sonra şaşırtıcı bir biçimde emredici bir ses tonuyla konuştu:
'Tüm konuklarına böyle mi davranırsın John, hele sana mahkeme salonlarının sırrını öğreten birine' 'Julian? Bu sen misin? İnanamıyorum! Gerçekten sen misin? '
Güçlü kahkahası kuşkularımı doğruladı.Önümde duran genç adam uzun süredir kayıp şu Hintli Yogiden başkası değildi: Julian Mantle.İnanılmaz değişimi karşısında şaşkına dönmüştüm.
---------------------------------------------------------------------------------
Deliliğe Övgü
İnsanın mutluluğunun önündeki engel akıl mıdır? Erasmus’un belkide en can alıcı sorusudur bu…Doğada en yetkin olgunun akıl olduğunu, dünyanın geçirdiği müthiş gelişmelere ve kolaylıklara karşın ruhi bunalımların gitgide arttığını göz önünde bulundurursak bunun yabana atılır bir fikir olmadığını görürüz. Deliliği masumiyet ve samimiyetle eşleştiren Erasmus; aklın düşünceyle kirlendiğini, kötü yola saptığını ve doğal dengeyi bozduğunu söyler. Mutsuzluğun, ruh sıkıntılarının başlıca nedeni insanın doğasından koparılmasıdır. Aklın hakimiyetine giren insan mekanik bir hal almıştır. Halbuki en mutlu varlıklar kendi doğal akışlarında yaşayan, akla ihtiyaç duymayan canlılardır. Örneğin Arılar hem bahtiyardır hem de insandan daha başarılıdır. Çünkü aklın kuşatıcılığı altında hırsa ve intikama dalmaz. Buna kanıt olarak Lucian’ın horozunu gösterir bize Erasmus. Bu horoz çeşitli durumlardan geçerek, (erkek, kadın, kral, esir, balık, at, kurbağa vs.) tecrübelerinin sonucunda insanın en bahtsız hayvan olduğuna hükmeder.
---------------------------------------------------------------------------------
İçindeki Devi Uyandır
Zihinsel, duygusal fiziksel ve parasal kaderinin kontrolünü hiç gecikmeden eline al!
Şaşırtıcı bir inanırlık... Her sayfası, iyi araştırılmış ve hemen kullanılabilecek pratik yöntemlerle dolu... Düşünce ve duygularınızın konsantrasyonuyla amaçlarınıza ulaşmanızı mümkün kılan kitap!
-'Success' dergisi-
Anthony Robbins: Doruk performans biliminde lider.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Korku Falı
Çoğu zaman farkında bile olmazsınız. Ama o yaşamınızın her anı boyunca pusudadır. Sizi bekler. Merdivenlerin karanlık gölgelerinde, evinize giden yolun az ışıklandırılmış köşelerinde onun varlığını duyar gibi olur. Tedirgin olursunuz. O, sizin tedbirli olduğunuzu bilir. Soğuk elini yüreğinize uzatmak için uygun bir fırsat bekler. Sizi gafil avlamak ister. Hiç beklemediğiniz bir sırada, örneğin kalabalık bir plajda, ya da sevdiklerinizle dolu aydınlık ve sıcak oturma odanızda birdenbire karşınıza çıkıverir. Şaşırırsınız, perişan olursunuz. Onunla, onu aklınızdan bile geçirmediğiniz anda yüzyüze gelirsiniz. O dehşettir, korkudur...Her zaman tehdidi altında bulunduğunuz, çekindiğiniz korkudur. Ama onu tam anlamıyla tanımlamak için bu iki sözcük yeter mi? Bu gün tanışmanız olasıdır onunla! Belki hemen yarım saat sonra, belki de yarın. Bir otobüs kuyruğunda, tıklım tıklım dolu bir tren kompartımanında onunla karşılaşabilirsiniz. Daha önce aynı trenle belki doksan dokuz kez yolculuk yapmışsınızdır. ama bu yüzüncüsünde... İşte... Pırıl pırıl bir Temmuz gününde, onu dolu bir tren kompartımanında gören beş adamın öyküsü... Değişik yaşam görüşlerine ve kişiliklere sahip, o güne kadar birbirini ve onu hiç tanımamış beş adam...

---------------------------------------------------------------------------------
Sofi'nin Dünyası
Yazar, 15 yaşında Sofi isimli Norveçli bir genç kızın felsefe öğrenme serüvenini anlatmış. Tabi kitabın nerdeyse 600 sayfayı bulması, kitabın baştan sona okunabilirliğini zorlaştırıyor. Özellikle bu kitabın okuyucu kitlesinin 18-20 yaş gençliği olduğunu ve insanımızın uzun kitaplardan pek hazzetmediği göz önüne alınırsa.


Evet, kitabı baştan sona okuduğumuzda Batı felsefesini Sokrat, Aristoteles’ten başlayarak yakın günümüze kadar izleyebiliyorsunuz. Ancak temel sorun şu: Bu kitabı okuyan bir İranlı, Arap veya bir Türk genci, kendini nerede bulacaktır? Zira kitapta Doğu ve İslam felsefesi ile ilgili hemen hemen hiçbir şey yok? Oysa kitabın “Ortaçağ” bölümünde yazdığı üzere; “ Tüm Ortaçağ boyunca matematik, kimya, astronomi ve tıp bilimlerinde en ileri ulus Araplardı. Günümüzde hala Arap rakamlarını kullanıyoruz. Bir çok alanda da Arap kültürü Hristiyan kültürden daha ileri bir durumdaydı.”. O halde, acaba bir Türk gencinin İbn-i Sina, Farabi veya Mevlana hakkında söyleyebildikleri Freud hakkında bildiklerinden ne kadar çoktur. Tabiî ki bizi bize anlatacak olan Norveçli bir yazar öğretmen olmayacaktır. Yazarın eseri 40’a yakın dile çevrilmiş. Bizim de böyle gayretkeş felsefe öğretmenlerine ihtiyacımız var. “Otobüsü kaçırmış bir milletin çocukları” olarak kendimiz hakkında öğreneceğimiz çok şey var.