20 Temmuz 2010 Salı

Dünyadaki En Korkunç 10 Yer

1. Paris’teki Yeraltı Mezarlığı
Uzun koridorlar kafatasları ve kemiklerle “döşenmiş”... Hava kuru, biraz da çürük kokusu... Şehirin altında 187 kilometrelik bir alana yayılan mezarlığın sadece küçük bir bölümü ulaşıma açık. Hayalet yeraltı polislerinin mezarlıkta devriye gezdikleri söylentisi olsa da, vampirler ve zombiler mezarlığın niteliğine daha uygun gibi!






2. Mutter Müzesi, ABD
Doktorları anatomi ve anormal durumlar konusunda eğitme amaçlı kurulan müze, geniş kafatası koleksiyonuyla ünlü. Müzede ayrıca, gömüldüğü yerde sabuna dönüşen bir kadın cesedi, 2 kafalı bir çocuk iskeleti gibi diğer korkunç şeyler görmek de mümkün.



3. Truk Lagoon, Mikronezya
Japon donanmasının büyük kısmı şu anda Hawai takımadalarının güneydoğusundaki Truk lagününün derinliklerinde yatıyor. Dalgıçlar için çok çekici olan bu hayalet donanmayı görmeye giden dalgıçların nerdeyse hiçbiri geri dönemedi.



4. Sonora, Meksika’daki Cadı Pazarı
Sonora’da, küçük barakalarda kalan cadılar, yoksulluk ve kafirliğin pençesine düşmüş insanları 10 dolara kurtaracaklarını vaad ediyorlar. Cadı pazarı, geleceklerini öğrenmek isteyen Meksikalı yolcular ve turistlerle her gün dolup taşıyor. Burada gizemli iksirler, yılan kanı, ve şans getirdiğine inanılan kurutulmuş sinekkuşları da satılıyor.


5. Easter Island, Şili
Bu ada, taştan oyulmuş dev heykelleriyle ünlü. Heykeller merhamet diler gibi gökyüzüne bakıyorlar. Tuhaf olansa, 20 metre yükseklikte ve 90 ton ağırlıkta bu dev heykelleri kimin yaptığını kimsenin bilmemesi. Adada heykeltraşlık sanatından anlayan bir kişi bile yok!



6. Manchac Bataklığı, Louisiana
Bu yer aynı zamanda “hayalet bataklık” olarak da biliniyor. Efsaneye göre bataklık 1920'lerde tutsak edilen bir Voodoo kraliçesi tarafından lanetlenmiş. Bataklıkta kurulmuş 3 küçük köy,1915’teki fırtına yüzünden yok oldu.




7. San Jose, California’daki The Winchester House
Bir cephanelik fabrikasının varisi olan Sarah Winchester’a bir gün falcıya gider. Falcı, Sarah’ya hayatı boyunca hayaletlerin peşini bırakmayacağını, batıya gidip orda bir ev inşa etmesini ve evin inşaatının ölene kadar devam etmesi gerektiğini söyler. 1884’te başlayan inşaat 38 yıl boyunca, Sarah’nın ölümüne kadar devam eder. Bugün eve ziyarete gelenler, hayaletlere inanmasalar bile, evde hayalet gördüklerini iddia ediyorlar.

Duvarlardaki kapıların ya da tavandaki merdivenlerin buna katkısı olduğu bir gerçek!











8. Mary King’s Kilisesi, Edinburgh
17. yüzyılda veba hastalarının içinde ölüme terk edildikleri bu kiliseyi ziyaret edenler, kollarına ve bacaklarına görünmez bir yaratığın dokunduğunu iddia ediyorlar. Yöre sakinleri bunun anne babası tarafından 1645’te burada terk edilen Annie isimli bir kızın hayaleti olduğuna inanıyorlar.





9. Thelema Manastırı, Sicilya
Pagan freskleriyle dolu bu manastır, bir zamanlar dünyanın en ünlü “satanist seks partisi” mekanıydı. Film yapımcısı Kenneth Anger, manastırın bir filmini yaptı fakat bu film gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Manastır bugün yıkılmanın eşiğinde.



10. Çernobil, Ukrayna
Çernobil faciasından sonra binlerce insan evlerini terk etti. Radyasyon seviyesinin düşmesiyle beraber bu hayalet şehir, artık turistik gezilerin bir durağı. Parklarda öylece bırakılmış oyuncaklar, masaların üzerinde günlük gazeteler... Çernobil eski sakinleri sanki her an geri dönecekmiş gibi!



16 Temmuz 2010 Cuma

Yasaklanmış Enstrüman Glass Armonica

18.yy’da Benjamin Franklin tarafından bulunan "Glass armonica" enstruman’dan çıkan notalar yüzünden müzisyenler ve dinleyecilerin delirdiği gözlendiği için tamamen yasaklamıştır (yada korku yüzünden insanlar çalmayı bırakmıştır).

Armonica’dan çıkan sesin insan beyni ve kulaklarıyla bilinmeyen bi etkileşimi olduğu varsayılıyo çünkü çıkan ses 1000 ve 4000 hertz aralığında. 4000 hertz altında sesleri insan beyni sağ ve sol kulak arasındaki tam nirengi noktası bulamadığı "katman/safha farklılığına"(phase differences) yol açıyomuş yani sesin nerden geldiğini anlayamayan beyin ambale oluyo buda duyma problemlerine yol açıyor.

Bazı insanlarda deliliğe, depresyona ve birbirleri arasında iletişimde kavgaya kadar götürdüğü söyleniyor.Müzik aleti cam ve çalarken çalan kişi parmaklarını bir tas suya sokup dönen cama sürtüyor bu sayede bu tiz ses çıkıyor bunu evde bardakların ağzına ıslak parmağınızı sürerekte yapabilirsiniz. İşte o enstruman:



12 Temmuz 2010 Pazartesi

Ruhsal Varlık Katie

İngiliz medyum Florence Cook ‘un Maddeleştirdiği Katie King adlı ruhsal varlık en ünlü Materyalizasyon ( Maddeleşme) olayıdır. Bu yazımızda 19 yüzyılda olan bu hadiseyi kısa olarak anımsayacağız.

Katie King Materyalizasyon özelliğine sahip bir ruhsal varlıktı.Tıpkı normal insanlar gibi yürüyebiliyor ve konuşabiliyordu.Tam anlamıyla madde haline gelebiliyordu. 1850 den 1870 lerin ortasına kadar Katie İngiltere ve Amerika da medyumlar arasında oldukça tanınan bir ruhsal varlıktı. Katie için amaç psişik ilerlemelere yararlı olmak aynı şekilde ruhlar dünyasını onayını almakla birdi.

Katie’nin ilk defa görünmesi 1850 senesinde Davenport Kardeşlerin seanslarında oldu. Daha sonra Koons ailesinin seanslarında gözüktü. İlk fotoğrafları Dr. Glen Hamilton tarafından çekildi.

Spritüalist camiada Katie King’in hakikatken bir maddeleşme olayı mı? Yoksa bir sahtekarlık olayımı olduğu çok uzun müddet tartışılmıştır.


Katie’ye göre dünyadaki hakiki ismi Annie Owen Morgan idi ve kendisinin meşhur korsan Henry Morgan’ın kızı olduğunu İddia ediyordu.Henry Morgan’ın korsanlık adı John King idi ve Katie de bu ismi kendisine yakıştırıp takma adı olarak“Katie King”i almıştı.Hakiki hayatında Annie Morgan namı diğer Katie King bir hırsız ,eşkıya ve hem fahişe hem de katildi. İddiasına göre üç kişi öldürmüştü. Yirmi yaşında ölmüştü. Öteki Aleme göçünce kendisine vazife olarak başka bir alemin varlığını ispat etmeği seçmiş ve bu yüzden bu dünyaya gelmeğe başlamıştı. Bu görev ona günahlarından arınması için verilmişti. Katie Devenport kardeşlerin yaptığı seansta konuştuğu zaman ruhsallıktan uzaktı, sesi tıpkı can çekişen bir insanın cılız sesi gibiydi. Varlık Londralı bir genç kızın medyumluğu ile kendisini tanıtmaya başladı bu medyum Florence Cook idi

Katie King’in olayıyla şahsen Sir Williams Crookes ilgilenmiş ve ona o zamanın imkanları dahilinde olan bütün emniyet tedbirlerini alıp Katie king ile bilimsel incelemeler yapmıştır.

Williams Crookes ilk şartı şuydu “ seans ve araştırma benim evimde yapılacaktır, seansa benim güvendiğim bilim adamları ve seyirciler iştirak edeceklerdir, seans esnasında tatbik edilecek şartlar benim tarafımdan konacak ve kontrol edilecektir, Bütün bu şartlara razı olan medyumlarla çalışırım. “

Katie King olayında William Crookes bütün bu şartları ileri sürmüş ve Katie King onun evine taşınmış iki sen o evde yaşamış , yemiş içmiş ve yatmıştır. Yapılan incelemelerde

Yaşadığı hayat bir insan hayatından hiçbir farkı olmadığı , yapılan kontrollerde de gerek vücudunun ısısı, deri elastikiyeti , ve yaşamı ve iletişimi normal bir insan gibi olduğu tespit edilmiştir.

Ruhların Tacizi

Portsmouth şehrinin Florida caddesinde sakin bir öğleden sonraydı. Halbuki yatak odasındaki yorgan ve çarşaflar diğer günlerdeki gibi havada uçuşup odanın muhtelif yerlerine dağılmışlardı. Ancak o gün bu tuhaflıklara bir tanesi daha ilave olmaktaydı. Birden yatağın yanında duran komodinde yerinde duramıyarak üç adım kadar büyük bir gürültüyle öne gelmişti.
Bu arada koridorda bir etajerin üzerinde duran vazoda havalanıp büyük bir süratle 4 metre ilerdeki pencereye çarpıp camını parçalamış, Bulaşık makinesinin yanındaki dolapta duran bir böcek ilacıda birden dolabın kapağının açılmasıyla dışarı fırlamış ve Bayan Daughtery başının arkasına çarpmıştı. Ayrıca mutfak dolaplarını kapıları açılmış ve içinde bulunan tuz , biber gibi şeylerin içinde bulundukları kutularından dışarıya fışkırıp mutfak tezgahlarını üzerine saçılmış , ve sadece onların duyduğu bir müziğin temposuna uyarak on dakika tezgahta dans figürleri çizmişlerdir.
Bayan Daughter’in 13 yaşında ki torunu Claveland Harmon ki Baba Annesi ve dedesiyle beraber oturmaktaydı; hızla oturduğu iskemleden yere fırlarılmış ver elindeki okul defteri ve kitaplar kuşlar gibi kanat çırparak odada dolaşmaya başlamışlardı.

İnsanların çoğunun anlamadıkları bir olayla yaptıkları gibi bu olay karşısında Bayan Daughtery ‘ler polisi çağırmışlardır. İlk önce olaydan bir kaç saat sonra tahminen saat 19 da polis müdürlüğünden iki memur geldi. Kendilerine anlatılan olaylar ve evin halini görünce şaşkın bir şekilde olan polisler bunun evde oturan iki yaşlı insana bir münasebetsiz tarafından şaka yapıldığını düşünerek karakoldan özel eğitimli bir köpek getirerek evin her tarafını aratmışlardır.
Köpek yaptığı araştırmada evde hiç bir şey bulamamış fakat hayvanın bacağına sert bir cisimle çarpılıp hayvanın yaralanmasına sebep olunmuştur. Ama bunu yapan hiç kimseyi görmeyen polisler köpeğin araştırması sırasında bir yere çarptığına karar vererek onu veterinere göndermişlerdir. Ancak Bayan Daughter polisleri uyarmıştır. “ Burada ortalıkta böyle durursanız her an size bir şey çarpıp yaralıyabilir “ diye.
Cuma ve Cumartesi geceleri bu acayip olaylar tekrar başladı. İki gecede saat 04: 00 civarında başladı ve bir kaç saat devam etti. İlk önce muhtelif eşyaların evin içinde oradan oraya atılmasıyla başladı. Pipo, teneke kutu, kitap, vazo,lamba buna benzer ortalıkta ne varsa. Nesneler aniden ve büyük bir süratle fırlıyorlardı.
Evin bütün pencerelerinin dışardan ve içerden fırlayan nesnelerle camları kırılmıştı . Cumartesi olaylar biraz daha değişik bir hal aldı yine evin içinde eşyalar yer değiştiriyor ve fırlatılıyordu ancak buna ilaveten salonun duvarında aralıklarla resimler daha doğrusu birbirinin devamı olan bir şeyin resmi “ fram” leri yani enstantaneleri veya hareketsiz resimler görülüp kaybolmaktaydı. Bunlar bir daire şeklinde duvarda hareketli olarak gözükmekte ve sonra kaybolmaktaydı.
Tekrar acil polis çağrıldı fakat gelen polis olayları gözlemledi ama rapor bile yazmadan bir şey yapmadan ayrıldı. Zira Polis Merkezi bu olayları izah eden bir rapor yazılsaydı bunun üst makamlarca pek ciddi olarak karşılanmıyacağı bilhassa bunları iki yaşlı kişinin evinde oluşları dahada fazla şüphe uyandıracaktı.

Cumartesi gecesi birden olaylarda bir azalma oldu. Sadece iki pencere camı kırıldı bir pipo havada uçtu ve çok iyi kalite domates salçası kapalı kutusundan boşalıp etrafa saçıldı. Bu salçalar salonun tam ortasında duran Charles ve Cleveland’a geldi ancak bunların nereden ve nasıl fırlatıldığı görülmedi ve bu salçanın nereden geldiği de belirlenemedi zira evde o marka salça bulunmamaktaydı.
Bu olaylar ilk önce Daughterly nin komşuları arasında yayıldı sonra mahalleye en sonundada gazeteler tarafından duyuldu. Joseph .V. Phillips ; Norfolk Virginian – Pilot gazetesinde olayla ilgili bir yazı yazmak için eve geldi . evdeki olayları olurken gördü ve “ Bugüne ve bu gördüklerime kadar Ruhsal Varlıklara inanmazdım “ dedi.

Yanında bir de fotoğrafçı getirmiş olan Phillips olanlardan sonra bayağı bir şok geçirdi. Phililps Bayan Daugherty ‘nin evine hastaneden gönderilmiş olan ve devamlı olarak yaşlı bayan ve kocasının sihhati ile ilgilenen hemşire ile aynı zamanda geldi. İsmi Marion Bivens idi .

Hemşire bayan Daughtery’nin tesiyonunu ölçmek için gelmişti zira aynı zamanda yüksek tansiyon hastası idi. İçerde ikiside ortadaki salonda bulunan bufeye dayanmış bir vaziyette durumu konuşuyorlar ve yaşlı bayanın kocasını bekliyorlardı. Birden hemşire bir çığlık atarak öne doğru fırladı . Phillips de şaşkın şaşkın ona ne olduğunu sordu. Hemşire bir şey onu büfenin yanına doğru çektiğini söyledi . Buna şaşıran Phililps kendisinin bir şey yapmadığını ileri sürdü ve Büfenin yanına gidip baktı. Bir şey yoktu. Tam hemşireye yanılmışınız size öyle gelmiştir hiç bir şey yok burada demeğe hazırlanıyordu ki bu kere kendisi önündeki büfenin birden sağ tarafa doğru yarım metre kaydığını ve içinden tuhaf sesler geldiğini gördü. Öyle şeşırmıştıki ne yapacağını bilemeden öyle kaldı.

Bu sırada biraz evvelde elinde tutup üzerindeki resimleri inceleyip tekrar büfenin üzerine koymuş olduğu mavi renkteki vazoyu pencereden dışarda hızla uçarak ön duvara çarpıp parçalandığını gördü. Büfenin üzerine baktı vazo orada değildi. Vazonun büfenin üzerinden Alınıp o duvara atılabilmesi için bir koridor geçmesi . Kapalı sokak kapısını açması evin iki köşesini geçmesi sonrada hızla duvara çarpması gerekmekteydi.

Fotoğrafçı hızla öbür salona orada biri olup olmadığına bakmak için gittiğinde Phillips de yavaş yavaş salon gitti tam kapıdan girerken karşıdaki masada duran biraz evvel çay içmiş oldukları çay bardağı gözünün önünüde havalanıp tam ayaklarının altına kadar 5 metre havada bir uçuş yaptıktan sonra hiç kırılmadan ve tabağının içinde yere düşmüştü.
O sırada Hemşire Bayan Birdens ‘e baktı ve onun korku içinde evi terk ettiğini gördü. Phillips daha sonra o günü anlatırken olaylara şahit olmuş dört beş kişi vardı. Ben bilhassa o fincan son sürat yokluktan var olup ayaklamın dibinde parçalanaşından etkilendim. Onu bana atabilecek kimseler yoktu etrafımda hakikaten yoktan sanki başka bir alem veya boyuttan geldi gibi oldu.

İşin aslı diğer enteresan yanı ben bu olayların olduğu anlarda bayağı heyecanlanmış hatta sinirlenmiştim. Halbuki aynı şekilde bütün olalara şahit olan Bayan Daughtery hiç bir şekilde en küçük heyacan veya sinir belirtisi göstermeden sanki olan bu olaylar onun evinde olmuyor kırılan ve atılan eşyalar onun değilmiş gibi soğuk kanlı bir şekilde sesizce seyir etmekteydi.

Bana “ Ne sinirliyim nede bu ruhsal varlıklardan korkuyorum “ dedi. Ancak başka bir şey onu hem sinirlendiriyor hemde korkutuyordu. Dışarda birikmeye başlayan halk toplluluğu. Zira Phillips ‘in yazısı şehir gazetesinde yayınlanmasıyla tahminen 10 000 kişi Evi ve civarı ziyaret etmek için akın etti. Polis mecburen yolun girişlerini kapatı ve ancak o sokakta oturanlara geçiş izni vermeğe başladı.

Gelen halk eve girip hayaletleri ve olanları görmek için israr etmeğe hatta işlerinden bazıları kendilerini Hayalet avcısı olarak tanıtıp evdeki hayaleti yok etmeği teklif ettiler. Ancak daha sonra sarhoş oldukları anlaşılıp etrafta hadise çıkarmaktan tevkif edildiler.

Bunu üzerine polis çare olarak sokağın Bayan Daugherty cenahını barikadlarla çevirip ancak gezip görmek isteyenlerin yolun diğer yarısından yürüyerek geçmelerini ve evide sadece dışardan önünden geçerken görmelerine izin verdi. Bunun içinde günün 24 saatinde 12 polis ve iki polis köpeği devamlı olarak nöbette beklediler. Gruplarda 600 – 800 lik kişiler olarak sokaktan toplu geçişine izin verdiler.
Böylelikle yinede bir intizam doğmuş ayrıcada halkında istediği bir şekilde olmuştu. Bu şekilde bir hafta sonra az az insan akını azaldı buna karşında polis nöbetide 24 den 12 ye ikinci hafta ise 12 den 6 ya kadar indi. Daha sonra sadece iki polis memuru değişerek 24 saat kapıda nöbet tuttular. Ama barikatlar ve “ keep Away “ - Uzak Durun – yazısı bir ay kadar kaldı.
Dr. Roll Dr Pratt, ve Hugh Lynn Cayve evi gezmşler bunlardan Pratt bu olayların kendisinin şimdiye kadar incelemiş olduğu diğer olaylardan çok daha farklı olduğunu. Burada bir çok eşyanın dışarı atılması havada uçması ve aynı anda evde yaşayan bir “ teenager “ Ergenlik çağında bir insan bulunması , ve üstelik bu gencin hayatından memnun olmaması çok dalgın ve küskün olması bu olayların patlak vermesine sebep teşkil etmiş olabileceğini ileri sürmüştür.

11 Temmuz 2010 Pazar

Necronomicon


Necronomicon nedir? O kadar çok ismi var ki ve hakkında o kadar çok efsane oluşmuş ki, bırakın kendisini hakkında yazılanlar ciltleri dolduruyor; “Arabın Kitabı”,”Ölü İsimlerin Kitabı” veya “Ölülerin Çağrı Kitabı” ya da “Çıldırtan Kitap” kısacası bu bir mitik kitap.
Yazarının adı El Hazret veya El Azif. Yani meşum yazar Şamlı bir Arap. İnançlara ve de bilinenlere göre Necronomicon gerçek bir büyücünün el kitabı ve hiç şakası yok. Bazılarına göre, böyle bir kitap hiç yok, sadece Amerikalı korku yazarı Lovecroft´un hayallerinin ürünü, bazılarına göre ise var ama yerini kimse bilmiyor. Kısacası Necronomicon, tam manasıyla gizem dolu.

Necronomicon´un yedi cilt olduğu ileri sürülüyor, aslı 900 sayfanın üzerindeymiş, her cildinin 125 sayfa civarında olduğu düşünülebilir. Peki bu garip kitap nerede ve ne zaman yazıldı? Necronomicon´un MS 730´da Şam´da Abdül El Hazret tarafından yazıldığı biliniyor. Öyleyse El Hazret kimdir? Çok az bilgi var, onun çoğu da Necronomicon´un içinde; Hep yolculuk yapar çok okurmuş, İskenderiye´den Pencap´a kadar dolaşmış, onlarca dil konuşur ve öğrencilerine dünyanın her yerinden araştırıp öğrendiklerini anlatırmış. Metodları Heredot´u ve hatta Bruno´yu anımsatıyor. Nostradamus´un ünlü “Yüzlükler” inin ilk iki dörtlüğünde anlattığı metodun kaynağı uzmanlara göre Necronomicon´dan alınmıştır;

1. GECEYARISI, GİZLİ ODAMDA YANLIZ ÇALIŞIRKEN, OTURURUM ÜÇ AYAKLI PİRİNÇ SEHPADA, KÜÇÜK BİR IŞIK GELİR İNSANSIZ YERDEN, DÜŞÜNCEMİ AYDINLATIR, TALİHİMİN BOŞ YERE OLDUĞUNA İNANMIYORUM.

2. ASA ELLERİM ARASINDA, KONUŞULUR BRANCHES ORTAMINDA, SU HAREKETLENİYOR, LİMBE, ETEĞİNDEN AYAĞA, BİR BÜYÜK KORKU, İÇTEN BİR SES, FARKLI BİR TİTREME, İLAHİ IŞIK, KUTSAL HABER ARTIK YANIMDADIR.


Büyü veya daha doğru bir tanımla majikal kehanet için çağdaş araştırmacılar bilincin açılması ve güncel etkilerden kurtulabilmesi için belli uyuşturucuların kullanıldığını belirtiyorlar. Bunun bir formülü de ele geçirilmiş; “Günnük, aselbent, diktamnus, haşhaş kökleri, afyon” gibi maddeler kullanılıyormuş. Kaynak Columbia Üniversitesi´ nin inançlar ve yöntemlerle ilgili araştırma raporlarından alınma. Yani Necronomicon sadece bu yönden geleceği görebilmenin yolunu da gösteriyor veya öğretiyor. “Çılgın Arap” El Hazret´in çağının çok ötesinde olduğu da anlatılmakta, çünkü bu Necronomicon sayesinde geleceği gördükten sonra çağının dışında kalmış veya uyum sağlayamamış, ona çılgın denmesinin nedeninin altında çağına göre alışılmadık biri olması yatıyor.

İnsanı çıldırtıyor ama nasıl?

Bir diğer kaynağa daha bakalım, Yunanlı Yeni-Platonist filozof Proclus (MS 410-485), astronomi, felsefe, matematik ve metafizik uzmanıydı ve kullandığı büyü yöntemleriyle Hekate adlı mitolojik tanrıyı görebildiğini yazıyordu. Proclus, Eski Mısır ve Kalde gizem öğretilerinden yararlanmıştı ve Proclus´un yazılı yöntemlerinin tamamen El Hazret´in eline geçtiği ve Necronomicon´a aktarıldığı da söylenmekte. Neyse, biraz da bu garip kitabın basılı olup olmadığına veya basım tarihçesine kısa bir göz atalım.

Hiçbir Arap kaynağında Necronomicon´un çıkış bilgisi yok. Araştırmacı ve tarihçi İdris Şah, kitabı Hindistan´da Deobund´daki, Mısır El Azhar´daki ve Mekke´deki antik kitaplıklarda araştırmış ama başarılı olamadığını yazıyor. 1487 tarihli bir Latince belgede Dominikan Rahip Olaus Wormius imzasıyla Engizisyon´un ölümcül ismi Kara papaz Torquemada´nın İspanyol Yahudileri´ne zulmederken, Necronomicon´u ele geçirdiği ve İtalyanca´ya çevirttiği belirtiliyor. Wormius´a göre, kitap son derece tehlikeli ve okuyan insanı olağanüstü etkiliyor ve aklını başından alıyor. İçindeki bazı bölümlerde Tevrat´ın Yaradılış Bölümü´n deki gizli ve şifreli bölümlerin açıklamalarının bulunduğu ve bunları anlamanın sonucunda insanın çıldıracağını da belirtiyor.

Bildiğimiz her şeye aykırı..

Ne var bu korkunç kitabın içinde? Ulaştığımız kadarıyla bildiklerimize bir göz atalım;

* Tufan öncesiyle ilgili inanılmaz gerçekler vardır. El Hazret kaybolmuş geçmişin içyüzünü anlatırken, Tevrat´daki “Yaradılış” bölümüyle, mitolojik kaynaklar arasında kesin benzerlikler olmasına rağmen Tevrat bunları gizlemekte, bugüne kadar yapılan çeviriler ise kutsal kitabın aslından çok uzak. Geniş ayrıntılarla geçmişin ve dinlerin kaynağının içyüzü anlatılıyor.

* İnsan ırkı, dünyadan önce başka bir yerdeydi. Buna başka kürelerden gelme denmekte. Neo-Platonist inançlara göre anlatılan dünya benzeri yıldızlarda kendilerine özgün yaşam formları bulunmaktadır. Bu yaşam biçimlerinin özellikleri kozmik hiyerarşinin evrim çizgisiyle belirlenirler.

* Özel zamanların belirlenmesiyle ve özel semboller kullanılarak, eskilerle ilişki kurulabilir ve onlardan istenilen kozmik bilgiler alınabilir, o zaman geçmişe ve geleceğe hakim olmak mümkündür ama bu tehlikeli bir yoldur çünkü insan taşıyabileceği bilgiyi edinmeli ve bunun farkında olmalıdır.
Hitler kitaptan yararlanamadı..

Necronomicon´un bilinen kopyaları kayıp görünüyor, bazı kaynaklar Adolf Hitler´in okkült ilgisi sonucunda kitabın bir kopyasını ele geçirdiğini belirtiyorlar ama sonrası bilinen bir şey, Führer´in sonu efsaneye göre Necronomicon´dan yararlanmışa benzemiyor. Dee´nin Bodleian Müzesi´ndeki çevirisi 1934´den sonra yok oldu, belki de Hitler´e giden kopya oydu. British Museum önceleri çalınmalardan söz ediyordu ama bunun doğru olmadığı anlaşıldı, Wormius baskısı oradaydı ama nedense kataloglardan silindi ve yeraltı depolarına kaldırıldı.

Hatta bir iddiaya göre çok değerli eşyalar klasmanına alınarak 1940´larda Kraliyet mücevherleriyle beraber Galler´de özel bir şatoya saklanmıştı. Sonra tüm dünya kitaplıkları Necronomicon ile ilgili kaynakları ve belki de kopyaları saklamak için sanki söz birliği ettiler. Necronomicon´ın çıldırtması anlaşıldığı kadarıyla sanıldığı gibi değil, sadece bildiğimiz, inandığımız her şeyi reddetmesi ve gerçeklerin çok farklı ve belki de çok acımasız olması yüzünden okuyanlar şoka giriyor olabilir. Ötesi, gizemin hala sürdüğünün gerçeği, kimbilir ne zaman kadar? Herhalde, kendimizden, ne için varolduğumuzdan ve geçmişimizden korkmamayı öğrenene kadar da Necronomicon´u göremeyeceğiz.

Mayaların Kayıp Krallığı 5

Mayaların Kayıp Krallığı 4

Mayaların Kayıp Krallığı 3

Mayaların Kayıp Krallığı 2

|

Mayaların Kayıp Krallığı 1

Bermuda Şeytan Ücgeni -1

Bermuda Şeytan Ücgeni -2

Bermuda Şeytan Ücgeni -3

Bermuda Şeytan Ücgeni -4

Bermuda Şeytan Ücgeni -5

Fotoğraflar